Bir Tutkudur

değirmenderem

  • Ana Sayfa

  • Hakkımızda

  • İletişim

  • More

    Degirmendere tutkunlarının ortak adresi

    1970'ler de Türkiyem

    40 Yıl Önce Değirmendere'de Bir Pazar Günü

    45 Yıl Önce

    Adres Tarifi

    Ahmet Aktaş

    Ahmet Yakut

    Ahmet İhsan Tokgöz

    Ali Baturman Kızılkaya

    Anneler Günü

    Asaf Baykal

    Asım-Melahat Kibaroğlu

    Avni Solak

    Aykut Bulgurcuoğlu

    Ayrıldık

    Ayı Boğan Osman

    Aşure

    Baba

    Battık

    Bedrettin Öğütmen 1.Bölüm

    Bedrettin Öğütmen 2.Bölüm

    Bekçi Baba

    Ben Çocukken Değirmendere'de 1.Bölüm

    Ben Çocukken Değirmendere'de 2.Bölüm

    Ben Çocukken Değirmendere'de 3.Bölüm

    Bir Aşk Romanı Özeti

    Bir Masal

    Bir Çare Bulunur mu?

    Borç Yükümüz Ağır

    Bu Muhtar Ödüle Doymuyor

    Bunun Adı Aşk

    Büşra Cansu Kılıçlı

    Caner Kaya

    Deprem Sonrası 1.Bölüm

    Deprem Sonrası 2.Bölüm

    Deprem Sonrası 3. Bölüm

    Deprem Sonrası 4.Bölüm

    Deprem Sonrası 5.Bölüm

    Deprem Sonrası 6.Bölüm

    Deprem Sonrası 7.Bölüm

    Değirmendere ve Voleybol

    Dumlupınar Faciası

    Durmuş Dal

    Dursun ve Nevzat Solakoğlu

    Efsane Taraftar

    Emel Özyurt

    Eskilerden Eski Hikayeler 1

    Eskilerden Eski Hikayeler 2

    Fahrettin Solakoğlu

    Fazlı Emen

    Ferhan Özdemir

    Fikret Enişte

    Fikri Yakupoğlu

    Garip Bir Tesadüf

    Gölcük Haber Gazetesi

    Hacı Halit Erkut

    Halit Refik Karay

    Hasan Tosun

    Hasan Ömer Keskin

    Hayat İki Bölümdür

    Hidayet Kaymak

    Hüseyin Kırca

    Japon

    Kadir Sivri

    Kadir Temizer

    Kahvenin Faydaları

    Kanada'ya Göçen İzmir'li

    Kaniye Çolakoğlu

    Kar Helvası

    Kara Turp Bal

    Kaçtılar

    Kefil

    Lütfi Açmaz

    Makbule Ayla Altuğ

    Mehmet Aktaş (Setreli)

    Mehmet Demirer

    Mehmet Eker

    Mehmet Güner

    Mehmet Çakar

    Mehmet Özsoy

    Meral Türkmen

    Mikser'in Karıştırdıkları

    Mustafa Göksoy

    Mustafa Kaşıkçı

    Mustafa Onur

    Mutluluk

    Nane Bilmez

    Necmi Baykal

    Neden Değirmendere

    O.Sebat Andiç (Enişte)

    Orda kimse var mı?

    Pazarcı Esnafımız

    Plakçı Ahmet

    Rahim Kalabalık

    Ramazanda Beslenme

    Recep Karabulut

    Reşat Eskidursun

    Salih Bezmez

    Saniye Altuncu

    Sağlık Köşesi

    Selahattin Kaymak

    Selim Demircioğlu

    Sultan Baba

    Süleyman Ayık

    Sırf Tiyatro

    Tarık Barutçu

    Tatlıcı Mustafa

    Turan Çırak

    Yalçın Kıldıran

    Yalı Evleri

    Yard.Doç.Dr.Nermin Demirkol

    Yazlık Ilıcası'nın Tarihi

    Yorgancı Engin

    Yoğurt Suyu

    Yusuf Bayram

    Yılmaz Altay

    Zaman Tüneli

    Zeki Altuğ

    Ziraatçi Sadık

    Çocukluğunuzdaki Eviniz

    Çok Kötüsünüz

    Üsküdar Faciası

    İbrahim Sarıer

    İbrahim Öztürk

    İhsan Aşkın

    İrfan Yardım'dan Anılar

    İsmet Erol

    Şaban Yukarıbaş

    Şaka

    Şeftali Bağında Bir Gün

    Şeker

    Şener Alkan

    Please reload

                  Arşiv
    "Bir Tutkudur Degirmenderem"
                   Reklam
                    Reklam
    • Facebook Social Icon
    • Twitter Social Icon
    • Instagram Social Icon
    Söyleşi

    Tatlıcı Mustafa

    18/01/2016

    |

    A.Sami Cansu

     

     

     

     

    Gündem olduğu için O Ses Türkiye'yi sordum. Malum şu an finallere doğru gelindi. Mustafa Ağabey, bundan sonraki seri de yer alacakmış. Nisan, mayıs gibi...

    - Kırk üç kişi falan var, bundan sonraki seride ilk üç hafta da çıkacağız, dedi.

    Merak edildiğini bildiğimden ilk ağızdan sizlerle paylaşıyorum.

     

    Devam ettiğimiz sohbet, anılara geldi dayandı. Mustafa Ağabey'in sempatik halleri ile anıları öncesinde sordum.

    Kemal Ağabey'i ben az da olsa hatırlıyorum. Ne zaman vefat etmişti ? 

    Nisan 1977' de trafik kazası geçirdi, doksan gün komada Haydarpaşa'da yattı. Sonra sarılığa yakalandı ve 22 Ağustos 1977' de vefat etti, diyor. Bu vesile ile Kemal Ağabey'i de rahmetle anıyor ve anılara geçiyoruz...

     

    Babam oldukça katı birisiydi, her yere göndermezdi. Ama ben de muzurluktan geri kalmadığım için sürekli fırça yerdim. Dayağını da çok yedim.

     

    Kocaelispor'un iyi dönemleri, yurtdışında maçları falan oluyor. Ben de pasaportumu falan ayarladım, kaçacağım ama söyleyemiyorum. Gün yaklaştı kıvranıyorum. O gün poğaça, börek ne varsa hazırladım.

    - Baba hamurlar hazır on beş dakika mayaya gelsin ben geliyorum, dedim.

    Oradan bir kaçtım, direk Kocaelispor kafilesiyle havaalanına gittim. Lizbon'a uçtuk. Tam dokuz buçuk saat sonra telefon açtım.

    - Baba ben Lizbon'dayım haberin olsun.

    - Çabuk ol, eğlenme geri gel,dedi.

    Babam Lizbon'u anlamamış, beni Gölcük'ün köylerinde falan sanmış. Onun için çabuk ol,eğlenme geri gel diyor. Tabi iki gün sonra ancak geri döndük, bu kez de kızacağı yerde madem gittin bir kaç gün daha kalsaydın, demişti.

     

    Rahmetli Faruk Demirer'in bir arkadaşı, benim sesimi bir düğünde dinlemiş ve beğenmiş. Oğlunun düğünü varmış. Bursa' da düğünü olacak, düğününde beni sahneye çıkartmak istediği için haber göndermiş. Faruk Amca'ya babamdan izin al, göndermez yoksa, dedim.Faruk Amca da babamdan izin alacaktı.

     

    Günlerden perşembeydi, imalathanede hamur yapıyorum. Imalathanenin camından bir baktım, O adam gelmişti. Adama işaret ettim, bu tarafa gel falan... Korkuyorum. Adamın o gün düğünü var, beni almaya ayağıma kadar gelmiş. Ne yapsam, diye düşünüyorum. Adama,

    -Abi sen beni dört yolda bekle, on beş bilemedin yirmi dakikaya kadar geliyorum, dedim. Benim takım elbiseler falan hazır, yine babama bir saat sonra geleceğim dedim. Fırladım dört yola doğru, adam aldı beni arabayla Bursa eski garajların altındaki Almira Otel'e gittik.

     

    Tam bir sosyete düğünü, ortam şahane...

    Ben sahneye bir çıktım, Allah ne verdiyse artık. Bitirmek üzereyken düğün sahibinin eşi geldi, "yarım saat daha oku oğlum" diye ricada bulundu. Okurum dedim. Devam ettim, bitirdiğimde yemeğimizi yedik. Saat oldu gecenin ikisi...

     

    Adam elini öperken cebime para koydu, ısrar ettim yok falan ama dinlemedi. Bu olay 1979 senesinde oluyor, o zamanlar dükkanda günlük 700-900 TL arası hasılat yapıyoruz. Adam ne desem de dinlemedi, parayı cebime koydu. İkiz oğlu vardı adamın, çocuklardan biri düğün bitiminde beni arabayla Değirmendere'ye getirdi. Saat üç gibi Yalova'dayız, benim tek düşündüğüm kaç dakika dayak yerim kim bilir...Yarım saat mi, bir saat mi?

     

    Daha 19 yaşındayım, askere gitmemişim. Beni getiren arkadaşa beni dört yolda bırakmasını aşağıya inmemesini söyledim. Açıkladım, abimi ( Kemal ) de trafik kazası sonucu kaybettik ailem hassas ve ben söylemeden çıktım. Tatsızlık olabilir o nedenle sen gelme aşağıya, diyerek... Öpüştük ayrıldık, dört yoldan aşağıya iniyorum. Aklım cebimde ama caddede mor ışıklar var o zaman, para seçilmiyor. Sayacağım ama sayamıyorum, renklerini tutturamıyorum.

     

    Bizim apartmanın kapısından girdim, o zaman otomat falan yok yaktım lambaları parayı saydım 40.000 Lira... Böldüm ikiye 20.000 bir cebime, 20.000 diğer cebime koydum. Yukarıya çıktım, bastım zile...

     

    Babam çıktı kapıya, daha nerdesin bile demeden başladı vurmaya. Ama öyle vuruyor ki nereye denk gelirse,

    - Baba Allah aşkına yapma falan desem de durmuyor. Dakikalarca vurdu. En sonunda annem, (Arnavutça olarak)

    - Bırak bakayım ne diyecek, dedi. Dinle de yine döversin diye de ekledi.

    Babam bunun üzerine kroke vaziyette, yine dayağa devam edecek soruyor,

    - Anlat lan ne anlatacaksın, çabuk anlat dinliyorum.

    - Baba Faruk Amca senden izin alacaktı, almamış. Sana mecburen yalan söyledim, adamın düğününe gittim. Yoksa mahcup olacaktım.

    O hala dayağa devam edecek. Bir cebimdeki parayı da çıkartıp,

    - Bak adam bana para verdi, düğününde şarkı söyledim diye dedim. Annem saydı,

    - 20.000 var burada Arif...

    Babam,

    - Ya insan giderken bi haber verir oğlum ya...

    20.000 Bana kalmıştı. Parayı kafadan verseymişim dayak da yemeyecektim ama nasipte varmış.

     

    Paşalı Seyit ile ekim ayı ortalarında lüfer avına çıktık.

    Denizin ortalarına kadar geldik, motor stop etti. Hava soğuk üstümüz kalın ama yine de üşüyoruz. Seyit, pancar motorun karbüratör kapağını söktü. Teknemiz ağır bir tekne ve su alıyor. İçinde de bir karış kadar su var. Bana,

    - Tatlıcı sen benzin deposunu temizle, oradan pislik geliyor olabilir.

    İçinde çok az benzin kalmış pislik teknenin içine aksın, dedi.

    Alttan hortumu söktüm, çok az benzin teknenin içine aktı. O da o esnada karbüratörü temizlemeye uğraşıyor. Bana da,

    - Tamam az şuraya biraz benzin dök, dedi.

    Bidondan çok az benzini gösterdiği yere döktüm. Sonra,

    - Bidonu da depoya doldur,dedi.

    Üç kiloluk bidonu benzin deposuna doldurdum.

    Benzin deposunun kapağını sıkıca kapattım. O esnada o üç tane vida sökmüş ikisini takmış, birini de teknenin içine suya düşürmüş.

    El feneri ile bakmak istiyor, fenerin pili bitmiş. Vidayı aramak için çakmağı çakmasıyla teknenin alev alması bir oldu.

    Ben benzin deposu temizliğinden sonra alttan çıkarttığım hortumu yerine takmayı unutmuşum. Üstüne üç litre benzini de depoya koydum sanıyorum o da teknenin içine, suyun üstüne yayılmış. O bir taraftan denize atladı, ben diğer taraftan...

    -Seyiiitttt, diye bağırıyorum.

    Ses yok....

    Tekne cayır cayır yanıyor, ekim ayı ve biz denizin ortasındayız.

    Allah'tan uzaktan bizi Selim Demircioğlu görmüş teknesiyle geldi ikimizi de kurtardı. Tekne batmadı ama yandı.

     

    Anmadan geçemeyeceğim, vefatından bir gün önce Tarkan Mehmet geldi. Tatlıcı doktora gittim, iyisin dedi. Çok sevinçliyim diyordu. Bir gün sonra vefat haberi geldi. Mehmet Ataç'ı da rahmetle anarak sohbetimize son veriyoruz.

     

     

    Mustafa Öner' e teşekkür ediyor, sağlıklı mutlu uzun ömürler diliyoruz.

     

     

    Tags:

    Tatlıcı Mustafa

    Please reload

    Paylaş